BU TOPLUM NE GÜÇLÜ BİR TOPLUMDUR
Haçlının yazdığı yalan tarihimizin gerçeklerini öğrendikçe kökleri binlerce yıl geriye giden bir toplum olduğumuzu öğreniyoruz. Ne güçlü devletler kurduğumuzu, ne büyük belaları def ettiğimizi, medeniyet kelimesinin gerçek anlamını tüm dünyaya örnek olacak şekilde yaşadığımızı şüphesiz biliyoruz. Bu gün ayakta isek bu güçtendir. Bir avuç şeytan temsilcisi ingilizin dünya savaşı adı ile başlattıkları büyük karmaşadan bile küllerinden doğan bir toplum olduğumuzu ise canlı tarihlerden öğrenmenin gururunu hep taşıdık. Ne var ki, şu günler ciddi bir savaşla daha karşı karşıyayız. Çanakkale’de gördüler ki bu millet öldürebiliyor ama tüm imkânsızlıkların altından kalkmak için ölerek de savaş kazanabiliyor. Bu da gösterdi ki askeri silahlarla bu toplum alt edilemiyor. Hatta bir anlamda budanıyor ve çok daha gür olarak dimdik ayakta kalıyor. Bunun sebebi ne ola ki dediler… Bize kültür, medeniyet, çağdaşlık, kalkınma ve askeri/ekonomik örgütlenme adı altında yemler attılar. Tuzağa düştük ve o tek dişi kalmış medeniyet denilen canavara teslim olduk. Düşmanımız bir değil ki… Kiminde kuyruk acısı var, kiminde doymaz bir yok etme iştihası, kiminde dünyanın en mükemmel coğrafyasında bulunan cennet vatanımızın yeraltı ve yerüstü hazinelerini elde etme hırsı, kiminde gizli haçlı seferi düzenleyecek dini düşmanlıklar… Hem de sınırlarımızın nerede ise tamamı kudurmuş aç köpekler gibi salya akıtan düşmanlarla dolu. Askeri silahlarla yenemeyeceklerini anladıkları an bu kudurmuş güruh bir yeni yol denedi. O medeniyet adına bağımsız bir devletin topraklarında güya medenileştirmek için okullar açtılar, kültür elçileri gönderdiler, yardım hibe kredi adı altında satın alma yöntemleri denediler. Temel ihtiyaçlarımızı teminde binlerce yıl geçse bile hiçbir sıkıntı yaşamayacağımız Cennet Vatanımızda bizleri lüks denilen pisliğe bulaştırdılar. Konutlarımız saray yavrusu olmalı idi, araçlarımız son model ve lüksün tavanında olmalı idi, bir giydiğimizi bir daha giymemeli idik, ayakkabımız yahudinin üretip reklamla göklere çıkardığı pislik markalar olmalı idi. İçtiğimiz o TÜRK kahvemizi bile gavurca isimli kahvelerle değişti. Ayranın yerini gavurca isimli neden üretildiği belli olmayan şeyler aldı. Dilimiz desen yok olma yolunun sonuna yaklaşıyor. Kendi ürettiğimiz ürünlere bile onların dilinden isim ve markalar yazmaya başladık. Hatta günlük konuşmalarımızı gavurların diline olan özentiden onların telaffuzları ile ağzımızı yaya yaya konuşmaya başladık. Namusta büyük bir tenzilat başladı. Yüzdelik oranı her an yükselme eğiliminde. Ahlak ise artık nerede ise suç sayılan, gericilik ve yobazlıkla nitelendirilen bir değer olmaya başladı. Dini değerler saptırılmak için her yol deneniyor. Siyasi yenilgileri kazanıma çevirmek için ne kadar milli, manevi, ahlaki değerimiz varsa yok etmek normal karşılanmaya başlandı. Evrensel suç ve yanlışlar sanki birer kutsal değer sayılmaya başlandı. Eh inat bir toplumuz… Hani bir fıkra vardır (Lütfen linkten okuyunuz) https://www.bandirmamanset.com/kose-yazilari/hayatta_atlayamazsiniz-2080.html Bize de siz gerici yobazsınız asla medeni olamazsınız dediler. İnadımız inat. Öyle bir hızlandık ki bazıları gâvurdan fazla gâvur oldu. Hatta bu yazıyı yazarken gavur kelimesini TDK sözlüğü kabul etmeyip altını mavi ile çizip (ARGO) kelime sayacak bir hale düştük. GAVUR GAVURDUR. Gavura yaranmak adına nezakete bürünmeye çalışmak şaşkınlıktan başka nedir ki. Eğitimi kendi istedikleri seviyeye çekmek için her yolu denediler ve kısmen de başarılı oldular. Ekonomiyi zaten büyük oranda ele geçirdiler ve kendi paramızı kullanamaz olduk. Toplumun temel taşı olan aileyi yok ettiler. Eğitimdeki şartlar ne olursa olsun kazan, mutlu olmak için her yol mubahtır, sen yüce bir varlıksın herkes sana tabi olmak zorunda, dünyanın tek sahibi sensin, geri kalan herkes figürandır mantığı aile yapısını çökertti. Çekirdek aile içinde bile sevgi kalmadı, saygı kalmadı. Hürmet, eşitlik kelimesinin çarpıtılması ile suça dönüştü. Birileri doğru dürüst bilmedikleri dinlerini karşısındakilere baskı ve aşağılama unsuru olarak kullanmaya kalktı. Onlara isyan edenler de din düşmanlığını alenen ortaya koyamadıkları için bir sürü İZM uydurdular. En masum kahramanların arkasına sığınarak dine saldırdılar. Yarım dinden de çıkıp gavurdan daha gavur oluverdiler. Haçlı kendisi uyduruk kitaplara ve uyduruk mezheplerle yoğrulduğundan, yenemediklerini ve kendilerinden üstünleri yok etmek için dini fetvalarla insanları diri diri yaktıklarından örnekle, yüzlerce yıldır büyük bir hoşgörü yaklaşımı ile bir arada yaşayan faklı mezheplerimizi tahrike başladı. Hatta dinsiz, ateist ve sapkınları da sanki bu mezheplerden gösterip taraftar bile topladı. Sapkın tarikat ve cemaatler ise hepimizin malumu. Azıcık kazıyınca altından haçlı çıkıveriyor. O haçlı bugün bizden çok daha fazla düşman oldukları siyonistleri tetikçi kullanıp önce zayıf İslam ülkelerini bir bir çökertip sınırlarımızı zorlamaya başladı. Bu konuda söyleneceklerin belki de çok çok azı bunlar. Ama bir makale boyutunu aşıyor. Devamını yeni makalelerde işlemek üzere noktayı koymadan önce: Aslı nesil belli olan (aramıza sızmış köpek soylular hariç) bu topraklarda yaşayanlar, birkaç dakika kendimize gelip, olan biteni EVRENSEL güzel kurallar çerçevesinde bir düşünelim. Pireler olabilir ama pire için yorganı yakarsak kıçımız açıkta kalır. Haçlının istediği tam da bu; BİRBİRİMİZE DÜŞMAN OLUP BİRBİRİMİZİ YOK ETMEK… 20250703