BU KADAR MI ESARET ALTINDAYIZ!
Tatil dönüşü okulların açıldığı gün, okula ilk önce müdürler, ardından öğretmenler daha sonra öğrenciler girsinler. Müdür bey, okulun avlu kapısından girip okula doğru yürürken yol üzerine atılmış bir kâğıdı alıp çöp bidonuna atarsa okul, dönem sonuna kadar temiz olur. Hiçbir kimseye bir şey söylemenize gerek kalmaz. 1975 yılında bana anlatıldığına göre, Türkiye’ye çok değerli yöneticiler yetiştiren bir lisede öğrencinin biri, koridorun kireç beyazı duvarına kara kalemle yazı yazarken, müdür de gelmiş onun yazdıklarını silmeye başlamış. Duvara yazı yazan öğrenci, yazıyı sileni arkadaşlarından biri sanmış ve sol dirseğiyle ona vururken, “Elleme lan” demiş ama silmeye devam edene bakınca müdür olduğunu anlamış ve “Özür dilerim” demiş. Müdür, “Olur, sizin yaşınızda bunlar bir defa olur” demiş ve okulda disiplin, hiç görülmeden her şey tıkır tıkır işlemiş. Disiplin, görülmeden yaşanan şeydir. Damatla gelin anlaşamamışlar, kavgaya başlamışlar. Kızın babası bana, “Bir aracı oluver” dedi. Pek yaptığım bir şey değildi ama babanın hatırını kırmamak için görüşmeyi yaptık. Gelin ayrılmak istemiyor ama damadın streslerinden arınmasını istiyor. Damadı dinledim, “Hocam, ben buna gerdek gecesi beş tane prensibimi anlattım, sana da anlatayım, beş maddenin de üçer, dörder fıkrası var” dedi ve anlatmaya başladı. Birinci madde beş dakika sürdü, a, b, c, fıkralarına başlayınca ben, “Tamam, siz ayrılın” dedim, dediğimi tuttular ve ayrıldılar. Damat hakkında bilgim yok, ama gelin yeni biriyle evlenmiş gelinin babası da gelin de bana dua ederlermiş. İslam’da insanın İslam ahlâkıyla yetişmesi için eğitim verilir; verilirken hocanın tavırları örnek alınır. Yoksa disiplin maddelerini ezbere saymak veya öğrencilere ezberletmek disiplin değildir. Ben yaşarsam, sen yaşarsan, o yaşarsa sorun biter. Bir hat ve tezhip sergisinde en beğendiğiniz hat ve tezhibin güzelliğini Ramazan iftarında soğuk su içer gibi gözünüzden güzelliğin lezzetini aldıktan sonra merak edip hattatın ve müzehhibin/mühezzibin kim olduğunu da arar ve sorarsınız. Okullarda matematik, fizik, kimya, biyoloji, astronomi… gibi tabiat kanunları ve bilgilerinin icatçıları/bulucuları öğretilir de neden o eşyayı kimin yarattığı, neden yarattığı sorulmaz bile. Baskı çok mu ağır veya öğretmenin korkusu kendi hayalhanesinde ürettiği canavarlardan mı korkar. Farz et ki, öğretmen Müslüman değil; hangi …istlikten birine katmışlarsa, elmanın daldan düşmesinin, mesafeyi, özgül ağırlığını ve düştüğü yere etkisini anlattıktan, hesabını da yaptırdıktan sonra bunu bulan adamın adını da söylerken, içinden kimseye çaktırmadan “kanunu bulmak mı zor, kanunu koyup milyonlarca yıldır devam ettirmek mi zor” diye hiç mi aklına gelmez. Bu kadar mı teslim almışlar insanlarımızı! Astronomi dersinde dünyanın güneşe uzaklığı, güneşin etrafında saniye sapmadan döndüğü anlatırken, bu kadar ağırlıktaki güneşi, dünyayı, yıldızları yörüngesinden bir milim sapmadan, bir saniye geri veya ileri hız yapmadan kim döndürüyor soruları insan olanın aklına gelmez mi? “Bütün İlimler İslamidir” adında birçok il ve ilçede verdiğim konferans daha sonra kitap olarak yayımlandı. Kur’an-ı Kerim’i indiren Allah celle celalühtür. Tabiatı ve tabiattakilerin her birinin kanununu koyan da Allah celle celalühtür. Tabiat kanunlarını bulup onlardan insanların işlerini kolaylaştıran değerli vasıtalar yapan bilim insanlarını da yaratan Allah celle celalühtür. Uçağın yapımında insanlara uçma isteğini uyandıran kuşlardır. Bilim adamları kuşun hacmini, özgül ağırlığını, havanın kaldırma gücünün hesaplarını yaptıktan sonra insanlar kanatlarla uçmaya başladılar. Rabbimiz sorar: “Onlar üzerlerinde kanat çırparak sıra sıra (uçan) kuşları görmediler mi? Onları ancak Rahman tutar. O, her şeyi görür.” (Mülk süresi ayet 67/19, Nur 24/41) Sağcısı, Solcusu, İslamcısı, ateisti, deisti… bir şeyde birleşiyorlar, o da kendilerine çocukken dayatılan yanlışları sorgulamadan kendileri gibi bir okur-yazar yetiştirmektir. Hepsi birden tabiatta yürürlükte olan Rabbani kanunları bulanları da öğretmek, ama o tabiat kanunlarını koyanın adını dahi okuttuğu kitaba yazmamak. Ayrıca o kanunu, Batılı bilim adamından önce bulan eğer Müslüman’sa onun adını da kitaba yazmadıkları için onun adını da söylemek. Sahabe, sahabenin eğittiği tabiin, tabiinin eğittiği o değerli İslam âlimleri, birinden bir cümleyi yazmak ve konuşmak istediklerinde, o zatın adını söyleyerek, “Filandan duydum” veya “filanın kitabından okudum” gibi ilk söyleyenin adını da verirlerdi bundan 1400, 1300, 1200 yıl önce. Adam, nasıl bir kafa taşıyorsa kendisinin kalıbını, kalbini, kan damarlarını, beynini, aklını… yaratanın adını anmaktan çekiniyor. Bu korkunun ürediği bataklık kurutulmadan, kurtuluşumuz olmaz vesselam.