BENİM HOCALARIM...
Eskiden cami imamına denirdi hoca diye. Şimdi hemen hemen herkese hocam deniyor. Genel anlamıyla öğretici. Öğretmen veya muallim kimdir? İkisi aynı mı peki? Değil galiba. Neyse. Anlatmak istediğim bunlar değil. Bizim fakültedeki hocalarım konu. Nasılda iyiler bir bilseniz. Hele de bir selamla girip, nasılsınız arkadaşlar demeleri yok mu? İnsana oh be dedirtiyor resmen. 19 undaki genç arkadaşlar için sıradan bir şey olabilir bu. 1974 teki İmam hatip öğrencisi için bu dediğim oh be. Yani tam elli yıl öncesi için. Veya benim gibi ilk kez fakülte görmüş biri için. Peki, neler mi öğrendim bu sekiz ayda. Neler öğrenmedim ki. Daha doğrusu o kadar çok şey anlattılar ki. Yalnızca ders mi peki. Yok birader, ders belki en sıradan olanı. Hayatı öğretmeye çalışıyorlar meselâ. Gerçi bize derse giren hocalarımın içinde kırkın üstünde kimse yok gibi ama. Dekan beyi ayrı tutarsak tabi ki. Olsun kırk yaşta az sayılmaz. Yarın hayata atılacaksınız diyorlar meselâ. Bunu elbette benim için söylemiyorlar. Ben o manada, Manş’ı yüzerek nefes nefese geçmiş biri sayılırım. Karşılarındaki 19’luk gençler için söylüyorlar. Onlar mı? Ehh, ders dinlemekten iyidir diyorlar herhalde. Bu "hayata atılacaksınız" var ya. Beş metre geriye çekilip bir daha söylemek lazım diye düşünüyorum. Hatta defalarca söylemek gerek. Şairin: "Bir hayata çattık ki hayata kurmuş pusu" dediği hayat. İçinde o kadar çok şey var ki bunun. Sözün tam burasında, pür dikkat dinliyorum hocamı. Evlenip çocuk çoluğa karışacaksınız diyorlar. Meslek hayatınız olacak diyorlar. Artık bundan sonrası oldukça uzun bildiğiniz gibi. Tam bu arada söz aldığım oluyor. Neler mi söylüyorum? Neler demiyorum ki. Kaşlarım hariç, bütün vücudumdaki beyazlığın sebebinden başlıyorum meselâ. Ne kadar mı sürüyor? Sinirlenip beşinci vitesten, geriye düşünceye kadar sürüyor. O konuda hocalarım bile hayata atılmış sayılmazlar. Çünkü daha içlerinde ele karışan yok herhalde. Bir anlatı ile bitireyim. Hocam anlattı. Sigaranın zararları sadedinde. Halim selim bir arkadaşı varmış. İyinin de iyisi biriymiş. Yeryüzü meleği denilen türden. Bir miktar tütün tutkusu varmış. Fakat onu da böyle "alâ meleinnâs " (herkesin içinde) içemezmiş. Tenhamı tenha yerlerde tüttürürmüş. Bir gün bir duvar kuytusunda tütünlenirken; Oradan geçen bir öğrencisi görüvermiş. Meğer öğrencisi o muhterem insanın tiryaki olduğunu bilmiyormuş. Ve boş bulunup: "Hocam sizde mi" deyivermiş. Sonra nemi olmuş. Tahmin ettiğiniz gibi elbette. O muhterem zât öyle bir ders almış ki kıymetli öğrencisinden. Artık tütün diye bir dünya metaı yok diyormuş. Bu derste burada bitmiiiiiş. On beş dakika sonra öteki derste görüşmek üzere iyi günler.