Bayrak İnmez-Ezan Dinmez(Susmaz) !!!-1

Yayınlanma: 11.09.2019 14:12 Güncelleme: 11.09.2019 14:12

İbrahim YıldırımSevgili Dostlar,Facebook ta paylaşacağım bu yazıyı yukarıda ki veciz ifadenin sağlam bir müntesibi ve bu vecizenin ülkemin Alametifarikası ve tapu senedi olduğu bilincinde sağlam bir inanca sahip birisi olarak kaleme alıyorum.Paylaşacağım bilgilere yorum yaparken, görüş bildirirken din adına akıl ve bilim düşmanlığı yapmakla, yapılan yanlışlık ve bilim adına din düşmanlığı yapmak arasında zihniyet olarak fark yoktur. İkisi de ön yargılıdır. İkisi de ilkelliktir. Gayemiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Bilim din düşmanlığı yapmaz, dinde bilime düşmanlık yapmaz.İlerde tanımlayıp ortaya konulacak sorunun çözümü için, en yetkilisinden en yetkisizine kadar, üzerine düşen görevi yapmalarının gerekliliğini güçlü şekilde vurgulayıp, bu sorunun çözülebilmesi için mutlaka Türkiye genelinde hatta İslam dünyası genelinde izan, insaf, vicdan, mesuliyet ve mecburiyet duygularına hitaben, herkes için paylaşıyorum...Mayınlarla döşeli bir alana girdiğimin farkındayım. Bu alana Müslüman bir Türk olarak ülkem, insanımız ve İslam dünyası adına bu mayınlı alanın temizlenmesi gerekiyor.                            Kuvvetle muhtemeldir ki bazı bağnazlar ve cahil yobazlar beni aforoz/tekfir edeceklerdir. Hatta bazıları da son derece edep ve ahlaktan mahrumlarda küfür edeceklerdir.Sevgili dostlar cehalet bilgi eksikliği değildir. Şayet cehalet bilgi eksikliği olsaydı eksik bilgi tamamlanır, cehalette ortadan kalkar toplumda cehaletten kurtulurdu. Aslında tam olarak cehalet bilimsel bilgiye, gerçeğe ve hakikate direnmek, gerçeği ve hakkı kabul etmemektir.“Cahil olmakla cahil kalmak aynı şey değildir”Kim ne derse desin kim beni aforoz ederse etsin bunlara aldırmam. Ben Allah’ımızın buyruğu olan ve bizi kurtuluşa, özgürlüğe götürecek Salih Amel(yaşama katkıda bulunarak insanlığa ve varlık için iyilik üretmek ) yapmak isteyen, İslam’ı veinancını hurafelerden ve batıl inançlardan arındırarak dinin doğallığında yaşamaya çalışan birisiyim.Bu paylaşımıma ve bana küfür edecek kişilikleri bozuk güruha gelince; dilimin altına bakla koydum, mümkün olduğunca sabrederek baklayı ağzımdan pardon dilimin altından çıkartmamaya gayret edeceğim inşa Allah. “Allah sabredenlerle beraberdir..”Sevgili dostlar gelelim insanlık ve Müslümanlar adına çözülmesi gereken SORUNA!SORUN şu: Camilerdeki ve minarelerdeki ilkel ses düzenekleri, ezanın okunuşu, kürsülerden ve hutbelerden bilgi aktarımlarındaki metodik yetersizlikler, beceriksizlikler ve Sorunun insan ve toplum üzerinde yaptığı tahribat ve olumsuz etkiler..Biz bu paylaşımda üzerinde duracağımız analiz ederek sorunun topluma, ferde olumsuz etkileri olan ‘camilerdeki ve minarelerdeki ilkel ses düzenekleri, ezanın okunuşundaki yanlışlığa’ yönelik olacak.Sorunu tam olarak tespit edip açık bir biçimde tanımlamadan, sorunun oluşturduğu olumsuzlukları saptamadan önerilecek her çözüm başarısızlıkla sonuçlanır. Mesleğim ve akademik eğitimim, iş hayatımdaki tecrübe birikimim gereği bu metodik yaklaşıma az da olsa vakıf olduğumdan sorunun tanımlanmasında ve çözümünde bildiklerimi paylaşmak ihtiyacı hatta zorunluluk hissettim ülkemiz ve insanımızın ve Müslümanların geleceği açısından.Bazen çok iyi niyetle yapılan bir uygulama bir yanlış davranış tek bir sorun gibi gözükse de zamanla sorunlar yumağı haline gelerek içinden çıkılamayacak duruma düşülür. Yumaktaki her bir sorunun oluşturacağı olumsuzluklar toplumu ve ferdi kötü yönde etkiler.Maşallah bizim Karaman’da çok cami var(içinde ibadet edecek insan yok Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi) hele merkezde(yaklaşık 20 adetten fazla sadece merkezde) camiler arasında ki uzaklıklar abartmıyorum 50-100 metre aralığında.  Her bir minaredeen az 4 bazılarında 6 hatta 8 adet, çok şerefeli minarelerde daha fazla dünyanın en ilkel teneke hoparlörleri bağlı. Üstelik Radyo yayını üzerinden merkezi noktadan okunuyor ve her caminin minarelerinden sinyaller bir birlerini bozarak insanların beynini irrite ederek şehre yayılıyor anlamını ve amacını yitirmiş ezanlar. Düşünebiliyor musunuz böyle ilkel bir düzenekten çıkan ses seviyesi/db (desibel) oldukça yüksek ve bozuk seslerin insan beyninde yapabileceği ve yaptığı tahribatı?(merkezden okunmadığı zaman çok daha felaket gürültü kirliliği)Bu sorun sadece Karamana özgü değil Türkiye genelinde beş aşağı beş yukarı aynı.Hatta İslam dünyasında. Medyada ve TV’lerde bazı insanların ezana karşı oldukları için müezzine veya cami imamlarına tepki gösterdikleri hatta saldırdıkları haberlerini duyarız. Bu insanların çoğunluğu denilebilir ki %98 ezana karşı değil tepkileri yüksek sesten irrite olan beynin ya kaç ya da saldır komutunun sonucudur. Zira yüksek ses ve gürültü bir stres etkenidir savaşı veya kaçış tepkisini tetikler. Bu bilim dünyasının ortaya çıkardığı bilimsel gerçektir.Periyodik bir şekilde yüksek sese maruz kalmak sinirlere zarar veriyor. Alman ve Japon bilimcilerin beyindeki faaliyetleri izleyerek yaptıkları ölçümlerde bu şekilde yüksek ve bozuk seslerin kişide işlev noksanlıkları yaptığı tespit edildi. Yine son zamanlarda yapılan bilimselçalışmalar sağlıklı filtre edilmemiş senkronizasyonu sağlanmamış ilkel ses düzeneklerinden çıkan yüksek ses  TEPKİ SÜRESİ İşitsel refleksin tepki süresi bir saniyeden çok daha kısa, bu yüzden  şiddetli sesler orta kulaktan koruyucu mekanizmayı uyarmadan geçerek beyine hızla ulaşıyor.Alt beynimiz bütün canlılarda yaşamı idame ettirir, inip çıkan pik yapan ses şiddeti alt beyni irrite ettiğinden beyin, bir tehlike varmış gibi algılarlar kişiye yakaç ya da, saldır komutu verir. Kişide bunu istemsiz refleks olarak yapar.  İlerde bu ses düzeneklerinin daha ne felaketlere sebep olduğunu ve olabileceğini bilimsel bilgilere dayalı sayacağız.Sonuç olarak işitmeye zarar veren şey ortalama ses düzeyi değil sesin zirve yaptığı sürekli inip çıkan pik noktalardır. Doğal olarak çok ve ani gürültülü mekânlarda sıradan bir ses ölçüm aletiyle kaydedilemeyen ses dorukları çok fazla enerjiyle yüklüdür.Minarelerdeki ve camilerdeki ses düzenekleri tamda bu zararlı ve ilkel özelliklerde olup hem beyne zarar vermekte hem, de işitme kaybına neden olmaktadır. Her gün beş kez periyodik tekrarlanan bu ilkel ses düzeneğinden çıkak yüksek seszamanla toplumu oluşturan insanlarda zihnî ve fizikî yorgunluk oluşturur.  Bu şartlar devam ettikçe korku ve dehşet ortamı içinde zihni ve fiziki yoğunluktan dolayı bozunum daha da artar. Böylece bireysel ve toplumsal şizofreni her geçen gün artarak çoğalır. Hatta bir iki nesil sonradüşüncelerdeki bozulma sonucunda insanlar alt beyin ağırlıklı yaşamlarını sürdürür olurlar. Bu tür yanlışları anlatsan, bilimsel izah etsen de; araştırarak elde edilen bilgiler yerine kendilerine telkin edilip belletilenleri “ezeli ve ebedi gerçek” gibi kabullenir.Düşünce bozunumuna uğramış, alt beyin ağırlıklı yaşayankişi şiddete her daim meyilli olur. En ufak bir tartışmada dahi çocuğunun gözleri önünde eşini bağırta bağırta keser. Toplum da bu iğrenç olayı seyreder, hatta kayda alarak sosyal medyada yayınlar. Bu tür insanları ve de hiçbir şey yapmaksızın duranı, seyredeni kayda alıp sosyal medyada yayınlayanları Yüce Yaratıcı şöyle tanımlıyor: BELHUM ADAL-Hayvandan da aşağı.BELHUM ADAL olanlar artık dünyalarını yaşamlarını iki noktaya sıkıştırır. Böylelerinin içinde çaresiz yaşamak zorunda olanlarda olaylara bakarak RABBIM NE OLACAKBİZİM HALIMIZ??Ne olacak bu milletin hali diye sorar. Yine bu sorunun yanıtı içten doğar derki : Sıkışmış dünyamız bizim / Mide-Apış arasına / Cennette kurduğum düşüm / yine aynı yine aynı / Sevmeye  huri İsterim / Yemeye nimet isterim/ Başka bir b... tanımam/bilmem/ İşte meydanda halımız / Ne dünyada ne ukbada / Hep zararda yok karımız. NOKTA! Devam Edecek

Devamını Okumak İçin Tıklayınız