12 Eylül Karşı Devrim…

Yayınlanma: 12.09.2020 13:07 Güncelleme: 12.09.2020 13:07

12 Eylül, Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliklerini işlevsiz hale getirilmesini öngören askeri faşist bir harekettir.Bu gün, Kemalist ve aydınlanmacı hareketin sekteye uğratılması konusunda nelerden şikâyet ediyorsak tümü 12 Eylül kaynaklıdır.Elbette 12 Eylül’ den çok önceleri başlayan Türk Devrimini ortadan kaldırma çalışmaları vardı. Süreci başlangıcı 1950 li yıllara dayanır. Hatta bizzat Atatürk’ ün yaşadığı dönemde bile sürekli bir fitne hareketini besleyen çabaları biliyoruz.Fakat Demokratik Cumhuriyete ve onu ayakta tutan mekanizmalara en şiddetli darbeyi 12 Eylül vurmuştur. Yaptığı en büyük kötülük, kendisine göre bir Atatürk’ cülük icat edip onu da gece gündüz terennüm ederek Atatürk’ ü faşizmin simgesi haline getirerek itibarsızlaştırmaya çalışmıştır. Yapılan zulümlerin tamamı Atatürk söylemi ile kılıflandırılarak sunulmuş, özgürlük, bağımsızlık ve insan hakları konusunda tüm dünyanın ayakta selamladığı bir önderi, kendi toplumunun gözünden düşürülmeye çalışılmıştır.Örgütlü-Demokratik toplumu tümüyle yok etmeyi amaçlayan 24 Ocak kararlarının, sosyal bir hukuk devletinde uygulanamayacağını gören emperyalizm ve onun ülke içindeki işbirlikçilerinin mutfaklarında icat edilen bir yeni Atatürk’ cülük sopasıyla, tüm çalışanlar ve mazlumların haklarının gasp edilmesi ve amansız bir sömürü düzeni kurulması 12 Eylül ile mümkün olabilmiştir.Devletin tüm fabrikaları, tesisleri, kurumları bir avuç üzüm karşılığında teker teker yok edilmişlerdir. Bugün işsizlik sorununda nerelerde olduğumuzu düşünürsek, o tu kaka ettikleri KİT’ lerin nelere kadir olduğunu bilmezler mi sanıyorsunuz?Bilirler de tam istedikleri bu olduğu için el oğuştururlar.12 Eylül ve onun ardılları, Atatürk ve onun hedeflediği demokratik, sosyal bir hukuk devletini gene onun adını kullanarak yok etmiştir.  12 Eylül, bölgesinde bilim ve aydınlanmanın önderliğinde, tüm dünya mazlumlarına da önderlik eden bir yıldız haline gelen Türkiye Cumhuriyetini, yeniden Ortadoğu’ nun o karanlık dünyasına doğru itmiştir. Yeniden güneşe arkamızı döndürmüştür.Uzun yıllar kardeş kavgasını körükleyerek ülkeyi yangın yerine çeviren odaklar, 12 Eylül sabahı ellerinde itfaiye hortumları ile yangını söndürmeye çalışanlar haline geliverdiler. Hâlbuki kundakçı da itfaiyeci de aynı idi.Türk Milleti bu büyük oyunu görmekten uzak kaldı.Her bakımdan tam bağımsız ve her bakımdan güçlü, birliği, dirliği yerinde bir Türkiye istemeyen dünyanın efendilerinin tabiri ile “Bizim-onların- çocuklar” olarak, Türk Bayrakları, Türk Üniformaları, Türk Marşları altında bu ülkede yüzde yüz bir Türk Egemenliğine son verdiler. Bu gün, sınai üretimde ve maliye yönetiminde tam egemen değilsek,Bu gün, tarımsal üretimde tam egemen değilsek,Bu gün, eğitimde tam egemen değilsek,Bu gün, hukukta tam egemen değilsek,Bu gün, savunmada tam egemen değilsek, Bu gün yönetim ameliyesinde tam egemen değilsek, hepsinin altında 12 Eylül’ ün açtığı ve sürekli kan kaybetmemize neden olan yaralar vardır. 12 Eylül ve onun besleyip büyüttüklerini daha yakından tanıyabilseydik o kazanım bile bize yeterdi. Ama heyhat! Çok güçlü aldatma araçlarını ellerinde tutan 12 Eylül’ cüler hâlâ egemenler ve millet o hileli yönlendirmelerin ağından bir türlü çıkamıyor. Her 12 Eylül içimde bir yerlerde uyuyan sızıyı uyandırıyor.  Görüyorum ki yara hâlâ taze ve kan akmaya devam ediyor. “Kör olasın demiyorum, kör olma da gör beni”

Devamını Okumak İçin Tıklayınız