Mehmet Bey ve Dil Fermanı
Yusuf YILDIRIM
Eğitimci Arşivci Yazar (KARTAP)
Karaman’ın marka değerine katkı sağlayan iki motiften biri mutlaka dil bayramıdır. 1277 tarihli dil fermanı olmasa dil bayramı da olmayacaktı. Dil fermanı birçok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Dil fermanı Mehmet Bey’e mi aittir? Anadolu’da Türkçe’nin yaygınlaşmasında dil fermanının etkisi nedir? Ya da dil fermanı olmasa Anadolu’da Farsça mı konuşulacaktı? Bu soruların etrafında oluşan kısır döngü de halen devam etmektedir. Bu yazıda Karaman oğlu Mehmet Bey’in hayatı tanıtılacak ve dil fermanı olayına da ışık tutulacaktır.
Karamanoğlu Mehmet Bey
Karamanoğlu Mehmed Bey, Karamanoğlu Beyliği’nin ikinci beyidir. Hanedanın sekizinci kuşağındandır. Babası Karaman Bey, dedesi Nureddin Sofi’dir. Şemseddin lakabını kullanmıştır.Karamanname’de “Oğuz Hân bin Gelencânibn Alp Arslan bin İbrahim Hân Sa’adeddinNûreddin Karaman Hân bin Mehemmed Hân” olarak kimliklendirilmiştir.
Mehmet Bey’in ön plana çıkışı, babası Karaman Bey’in ölümüne denk gelmektedir. 1263 yılında Karaman Bey ile IV. Rükneddin Kılıçarslan’ınGavele Kalesi önünde yaptığı savaş; Karaman Bey’in yenilgisi ile sonuçlanmış, savaş sonrası Karaman Bey sığındığı Ermenek dolaylarında ölürken oğulları Mehmed, Kasım ve Mahmud, IV. Rükneddin Kılıçarslan tarafından hapse atılmıştır. IV. Rükneddin Kılıçarslan’ın ölümü sonrası kardeşler serbest bırakılarak aşiretlerinin yanına gitmiştir. Kardeşlerin en büyüğü olan Mehmet Bey, beyliğin başına geçmiştir. Mehmet Bey o sıralar 18 yaşındadır.
Mehmet Bey’in ilk yılları dağılmış, parçalanmış ve zayıf düşmüş Karamanoğullarını bir araya getirmekle geçmiştir. Karaman Bey döneminde girilen mücadeleler ve savaşlar, Karamanoğulları Beyliğine çok zarar vermişti. Bunu bilen Anadolu Selçuklu Devleti, Karamanoğullarını tamamen etkisiz hale getirmek istiyordu. Mehmet Bey’in ilk mücadelesi de Anadolu Selçuklu Devleti’ne karşı olmuştur. Selçuklu komutanı İbn-i Huten, Karamanoğulları Beyliğini bitirmek amacı ile önce Larende’yi aldı. Oradan Ermenek’e hareket etti. Göksu vadisinde Mehmet Bey’in ordusu ile karşılaştı. Burada zorlu ve çetin bir savaş oldu. Selçuklu komutanı İbn-i Huten, kendisini ve yakın çevresini güçlükle kurtararak Ermenek tarafında bir kaleye sığındı. Mehmet Bey, İbn-i Huten’i burada da sıkıştırdı. Ancak Moğol birliklerinden oluşan yardımcı kuvvetlerin yaklaşması ile kuşatmayı kaldırdı. Elde ettiği ganimetlerle Mut ovasına çekildi. Bu savaşın sonucunda elde edilen maddi ve manevi kazanımlar, Karamanoğullarının özgüveninin geri gelmesini sağlamıştır.
Anadolu Selçuklu Devleti ile Karamanoğullarının ikinci kritik mücadele alanı, Gülek Boğazı üzerine olmuştur. Gülek Boğazı bir bakıma gümrük durumunda idi. Dönemin tüccarları Venedikliler, Cenevizliler ve Ermeniler bu boğaz geçişlerinde Anadolu Selçuklu Devleti’ne vergi veriyordu. Mehmet Bey’in kardeşi Mahmut, Gülek boğazını alarak Anadolu Selçuklu Devleti’ni, önemli bir gelir kaynağından mahrum etti. Anadolu Selçuklu Devleti, Evamirussevahil (Sahiller Komutanı) Hoca Yunus’u Gülek Boğazı’nı tekrar almak için Karamanoğullarının üzerine gönderdi. Ancak Hoca Yunus’un sonu da İbniHuten gibi oldu. Anadolu Selçuklu Devleti burada da yenilgiye uğradı.
Karamanoğullarının aldıkları olumlu sonuçlar, diğer Türkmen gruplarının Mehmet Bey etrafında toplanmasına vesile oldu.Mehmet Bey böylece Ermenek, Mut, Larende ve Gülek Boğazı hattındaki dağlık bölgede hâkimiyet kurdu.
Bundan sonra iki önemli olay Mehmet Bey’in gücüne güç katmıştır. Bu olaylar HatıroğluŞefafeddinMesud’un Moğollara karşı isyan hareketi ve Memluklu Sultan’ı Baybars’ın Elbistan’da Moğol ordusunu yok etmesidir. HatıroğluŞerafeddinMesud, çocuk yaştaki Selçuklu Sultanı III. GıyaseddinKeyhüsrev’i kullanarak Anadolu’da Moğollara karşı bir isyan hareketi organize etti. Bu harekete Mehmet Bey de destek verdi. Hatıroğlu’nun isyanı başarısızlıkla sonuçlandı. Devamında Selçuklu Devleti’nin Anadolu’daki gücü en alt düzeye inerken Mehmet Bey’in etki alanı genişledi.
1276 yılında MemlukluSultanı Baybars, Elbistan ovasında Moğol ve Selçuklu birliklerinden meydana gelen bir orduyu yok etti. Böylece Mehmet Bey’in karşısındaki en büyük engel olan Moğol gücü de geçici de olsa etkisiz hale getirilmiş oldu.
Mehmet Bey’in Konya’yı Alışı Cimri Vakası ve Dil Fermanı
Mehmet Bey’in Konya harekâtı aslında babası Karaman Bey’den kalma bitmemiş bir hesaplaşmanın son adımı idi. 1276 yılında Memluklu Sultanı Baybars’ın Moğol ve Selçuklu birliklerini Elbistan ovasındaki tasfiye etmesi, Mehmet Bey’in Konya harekâtı için şartların en iyi hale gelmesini sağlamıştır.
1277 yılında Menteşeoğulları ile Eşrefoğullarının da desteğini alarak 10.000 kişilik ordu ile Konya surlarının önüne geldi. Konya naibi Emniddün Mikail şehir dışına çıkıp Mehmet Bey ile savaşmak istedi ise de başarılı olamayıp şehre geri döndü.Atpazarı ve Çaşnigîr kapıları yakılarak şehre girildi (9 Zilhicce 675 / 14 Mayıs 1277). Bir gün sonra Alâeddin Siyavuş, başının üzerinde büyük sultan Alâeddin Keykubad’ın çetri ve şanlı sancağı, çevresinde göz alıcı elbiseler giyinmiş candarlar, çevgândarlar, silahtarlar ve diğer görevliler olduğu halde şehirde dolaştırıldı. Daha sonra Alâeddin Siyavuş hisara çıkarak Selçuklu tahtına oturdu (10 Zilhicce 675 / 15 Mayıs 1277). Dört gün sonra Mehmet Bey vezir yapıldı. Bu olay tarihe “Cimri Vak’ası” olarak geçmiştir.
Bundan sonra Cimri lakaplı AlaadinSiyavuş adına para bastırılıp Konya halkından vergi toplandı. İlk günler sorunsuz ve sükûn içinde geçti. Saray işleri her zamanki düzeninde devam etti. Ama bir sorun vardı. Saf bir Türkmen olan Mehmet Bey, yazışmaların dilinden hiçbir şey anlamıyordu. Çünkü yazışmalar Farsça yapılmakta idi.
Bunun üzerine Mehmet Bey kimsenin beklemediği bir çıkış yaparak yazışma ve konuşmalarınTürkçe yapılmasını emreden meşhur fermanı yayımlattı.
Bu olay olduğunda tarih, H 10 Zilhicce 675 M 15 Mayıs 1277’dir. Ferman ile ilgili en fazla bilgiyi aktaran İbn-i Bibi, Farsça yazdığı Selçukname adlı kitabında olayı şöyle açıklar:
“…. ü fermânhâ beher tarafı bi-da’vetashâb-ı menâsıb-ı ü tarafdârân-ı memâlikiifâdgerdend ü karârhânnihadend ki hiç kes ba’de’l-yevmder dîvân ü dergâh ü bârgâh ü meclis ü meydan cer zibânTurkî …”
Alıntının Türkçesi ise şöyledir:
“Her tarafa devletin yüksek görevlileri ve memurlarını çağırmak için emir gönderdiler.‘Bundan sonra hiç kimse divanda dergâhta, mecliste ve meydanlarda Türkçe ’den başka dil kullanmayacaktır.‘ diye ferman çıkarttılar”
Bundan sonra bir müddet daha işler iyi gitti. Bu sırada Konya’yı almak isteyen Sahip Ataoğulları, Afyon’da bir hazırlık içinde idi. Bunu öğrenen Mehmet Bey o tarafa savaşmaya gitti. Bu sırada kuvvetli bir Moğol ordusunun Anadolu’ya girdiği ve Konya’ya yaklaştığı haberi geldi. Mehmet Bey Moğolları karşılamak üzere Konya’ya geri gelse de kapılar kendisine kapandı.21 Haziran 1277’de Mehmet Bey mecburi olarak İç-il tarafına çekildi. Böylece Mehmet Bey’in 40 günlük Konya saltanatı da sona ermiştir.
Konya’ya gelen Moğollar, asayişi sağladıktan sonra Mehmet Bey’i bulmak üzere Larende’ye gelerek şehri yağmaladı. Halkı kılıçtan geçirdi. Kalanları esir edip hayvan ve mallarına el koydu. Yaklaşan kışa rağmen Moğol ordusu Mut ovasına inerek buralarda hâkimiyet sağladı. Mehmet Bey için amansız bir takip burada da devam etti. Vur kaç taktiği içindeki Mehmet Bey, bir keresinde bir tepede keşif halinde ikenMoğol öncü birlikleri tarafından görüldü. Yoğun ok yağmuruna tutulan Mehmet Bey, oğulları, iki kardeşi ve amcaoğlu burada şehit edildi. Mehmet Bey ve yakın çevresini öldürdüğünü anlayan Moğollar, Mehmed Bey’in başını keserek Konya’ya gönderdi.
Karamanname’ye göre ise Moğollar ile Mehmet Bey, Karadağ önünde karşılaşmış, çetin bir savaş sonrası Mehmet Bey şehit düşmüştür. Beyliğin başına daha sonra kendisi çok cesur olan Güneri Bey geçmiş Moğollar ile mücadeleye devam etmiştir.
Sonuç
Mehmet Bey de babasının izinden gidip Konya’yı almak istemiştir. Bu emelinde de başarılı olmuştur. Konya’yı alması, dil fermanı diye bilinen bir büyük olayı da ortaya çıkarmıştır. Dil fermanı olayı aslında 1071’de Anadolu’ya gelmiş ve Fars kültürü ile beslenmiş Türkler ile 1220’lerde Cengiz Han’ın önünden kaçarak Anadolu’ya gelen saf Türklerin kültürel çatışmasının bir dışavurumudur. İleride büyük imparatorluk olan Osmanlı Devleti de edebiyatta, bürokraside Türkçe’yi kullanarak Mehmet Bey’in haklılığını perçinlemiştir.
Dil fermanı ile ilgili itirazlardan biri fermanın, sultanlar ve padişahlar tarafından yayımlandığı dolayısı ile Mehmet Bey’e ait olamayacağıdır. Teknik olarak fermanların sultan/padişahlara ait bir belge olduğu doğrudur. Pratikte ise dil fermanı, sorun kaynağının tespiti, çözümü, yayımlatılma gerekçe ve yöntemi ile tamamen Mehmet Bey’e aittir. Mehmet Bey Konya’yı almasa ve devlet işlerine müdahale etmese dil fermanı da olmayacaktı.
Dil fermanı Konya’da gerçekleşmiş olsa da Karaman ile özdeşleşmiştir. Bu bir misyon meselesidir. Kim sahiplenirse ona aittir. Dolayısı dil fermanı kimsenin itiraz edemeyeceği biçimde Karaman’a ait bir etkinlik ve marka motifi olmuştur. Zaten Karaman’ın ulusal ve uluslararası tanınırlığının ilk etkenlerinden biri dil fermanıdır.
Karamanname’deMehmet Bey’in Konya’yı Alışı
… Râvieydür: Sultân ve SüleymânPâşâ ve Ya’kubPâşâve oğlu Kıvamüddin(i) alubBegşehritâğlarında bir mağarada üç ay sâkin oldular.Karamanoğlu altmış bin hûncu-vâr dilâver ile gelüb Konya kal’asınkuşaduboturdular.
Râvieydür: Sultan kaçubgitdüğü vaktin, vezirin yerine koyub gitmişidi. Birine Eminüddevle derler idi. Birine Bahâüddevle derler idi.Bunlar şehrkapularınbağlayub şehri vermediler. Yigirmi sekiz gün
kal’a üzerinde cengetdiler. Bolkar kavmi, Moğol kavmi iki burcun yıkubiçerü girdiler. Öyle kıtâl oldu ki ‘Alâüddinbeglerinden altı yüzâdem katl eylediler. Ol iki veziri helâk eylediler. Şehr kavmi amân dediler.
Karamanoğlu, iki yüz hân oğlu hân ile KeykubâdSarâyına geldi.SultânAlâüddin’in cümle hazinesin ve cebe-hânesin ve rızk ve esbâbınzabt eyledi. Emr eyledi ki, kal’asınıbâşdanbâşa yıkalar. Zirâahd eylemişidi. Ve hem ‘Alâüddin’in iki karındaşın helâk eyledi. Birisi kaçubsavma’aya Hazret-i Mevlânâ’ya geldi.Kökezgelübeydür:
– Düşmenin birisi kaçub Hazret-i Mevlâna’ya vardı. Andan harbiçıkarmağı ma’kul görmedim, dedi. Etrâfından Mevlânâ’nın kim idüginbeyân eylediler. MehmedBegpeykerinesüvârolub kırk nâmdâr ile Hângâh-ı Mevlânâ’ya geldiler.Hazret-i Mevlânâ’ya haber oldu ki:
– Karamanoğlu seni ziyârete geliyor dediler. Gelübiçerü girdi.Hazret-i Mevlânâ’yı bir mehâbetde gördü ki söylemeğe mecâli kalmadı.Şehnâme sâhibi eydür:
– Arslan şeklinde göründü. Karamanoğlu bir zamânhayretde kaldı.Bir sadâ kulağına erişdi ki:
– Ey şeh-i Moğol! Gel içeri gir, dedi. Nazar eyledi gördü-kim, yigirmibir ak sakallupîrlerkırmuzılar giymişler. Hazret-i Mevlânâ duhânîlergiymiş, musâhabet ederler. MehemmedBegedeb-birle içerü
girübhâkipâyilerine yüzün sürdü. Hazret-i Mevlânâ hande edübeydür:
– Ey şeh-i Moğol! Niçünbî-amânsın? Bu kal’ayıharâb etmek istermişsindedi.Karamanoğlu eydür:
– ‘Ahd eyledim!
Hazret-i Mevlânâ eydür:
– Yedi kullesinyıkub gene yap, ahdin yerin(i) bulsun dedi. Ez-incânib,Karamanoğlu, beglerineemr eyledi. Ertaş Kapusucânibinden yedikullesinyıkub gene yapdılar. ‘Ahdi yerine vardı. Karamanoğlu eyle kinile gelmiş idi ki, cümle Konya’yı katl-i’âmm ede, cümlesini harâb ede.Hazret-i Mevlânâ, bâtın kuvvetiyle sırr ile eyle muhabbet eyledi ki bir yılmıkdârıhızmet-i Mevlânâ’ya geldi ve gitdi. Dört yüz hân oğlu hân ile hergünmülâzemet ederdi. Altmış bin er ile Kal’a-i Abâd’da oturdular. Biryıldan sonra karındaşı Mahmud Begi Taht-ı Lârende’ye gönderdi.Evsâf-ı Mevlânâ’yı duyıcakemr eyledi.
Râvieydür: Sultân ‘Alâüddin, Cimr(î) nâmında bir harâmiyihabseylemiş idi. Karamanoğlu, hapisdençıkarub Konya’ya hâkim eyledi.Engüri’yiDevletşâh(a) verdi. Konya ile Engüri arasında olan sahrâyıikiye bölüb yarısın Turğud’a, yarısın Bayburd’a verdi. Tarsus tarafındaiki nâhiye, birin Kosun’a ve birin Elvân’a verdi. Ermedsun’uMirzâBahâdır’a verdi. MehemmedBegin iki küccek karındaşı dahi vâr idi,
Mahmud Begden gayri. Birine Kasım derler. Ermenâk’i âna verdi. Mutve Silifke’yi Halil’e verdi. Begşehri’n, Moğol beglerindenismâ’il Ağayaverdi. Nigde’yiBâbuk Hâna verdi. Kaya Bege, Kıyı nâmında olan diyârıverdi. Ol zamândanberüanlarunnâmı kaldı. Kimi Turğud, kimiBayburdnâmıyla öyle kaldılar.
Râvieydür: Karamanoğlu, Cimrî’yi Konya’da hâkim koyubkendüsüaltmış bin er ile geçübIlkun’a geldi. BegineCa’fer derlerdi. Gelübbuluşubpişkeşverüb eline yeni hüccet verdi. Andan Akşehr’e geldi.Moğol beglerinden Halil Begianda hâkim eyledi. İshaklu’dasultânın‘ammisi oğlu otururdu. ‘Aduddevle derler idi. GelübMehemmedBegebuluşdu. Hoş görüb gene yerini verdi. AksarâyDevlekarahisâr’ı geneMelik Arslan’a verdi. KayseriyyeErtenâBegde idi. Gene âna verdi. Sivas’ıgene Hacı Bahâdır’a mukarrer eyledi…
Karamanname’deMehmet Beyin Ölümü
… Ez-in-cânib, vezir eydür:
– Devletlü hân! Bunlar, muttasıl böyle ceng edici dilâverlerdir,dedi. MehmedBeg muhkem yorulub kondular. MehemmedBegdönübşehre geldi. Gördü karındaşı dahi gelmemiş.
Eydür:
– Ey begler! Tatarı şehre getürmekdenşehid olmak yegdür. İki küçekkarındaş bile-alub on yedi bin er ile yürüdü. KızıltâğöñünderâstgelübtîğçekübTekbîrgetürüb Tatar çerisine koyuldular. Üç gün üç gicecengolub yerin bir katıtozub göğe çıkdı. Gâziler mest pelenge döndüler,kan içmekden. Ez-in-cânib, eydürMehemmedBeg:
– Bin dilâver ile sürüb hânın ‘aleminyıkdı. Hân bildi ki tuğun yıkan Karamanoğludur. On bin Tatarı çevirüb öğle zamânınadegincengkıldılar. Bin yigidişehid eylediler. MehemmedBegin üç kerre atın yıkdılar. Yine atlandı.
Râvieydür: MehemmedBegkendü kılıcıyla dört yüz yigirmi baş kesdi,bir nice def’a. Sonra kendisünüşehid eylediler. Karamanîlersınubkaçdılar. Tatar gelübLârende’yiyakub yağma eylediler. Şehnâme’deMehemmedBeginşehid olduğu mahâlde bu beyitleri yazmış:
Şehîd-i gâziyânbudendîşân
Be-devlet hoş zebânbudendîşân
Kucâ ân serverân hoş hırâmân
Kucâ ân gül-ruhânnîknâmân
Be-mürdend hâk heftend
Be-zîr -i hâk hemesünbültehfend (?)
[Var fenâ deştin temâşâ kıl açub ‘ibret gözü]
Nice iskendertürâb olmuş nice Dârâ yatur
Ez-in-cânib, Lârende‘yi Tatar harâbedüboturub bir zamânsultandan haber geldi ki sultân demiş:
– Ey hân! Ta’cilvarub Mut’a ve Ermenâk’e Karamanoğlu’nun aslınve neslin kır, demiş.
Râvieydür: yetmiş bin Tatar Deve meydânına!tüfenk gibi geçübMut Ovasına gelübkal’ayıçevirüb üç gün ceng eylediler. Ez-in-cânib,Mahmud Beg, Sivas’dan otuz üç bin er ile Bolkar’a çıkmış idi. Bolkar
kavmihâzır olmuş idi. Ol mahalde MehemmedBeginşehâdeti haberigeldi. Mahmud Begâhedübkendüsünü yerden yere urdu…
Kaynaklar
Faruk Sümer, Mehmed Bey Karamanoğlu, DİA, C 24 s. 445-446
Faruk Sümer, Karamanoğulları, DİA, C 28 s. 454-460
Şikari, Karamanname, Çev. Necdet Sakaoğlu Metin Sözen, Karaman 2005
Şehabettin Tekindağ, Karamanoğulları, MEB İA, C 5 s. 319
Tahsin Ünal, Karamanoğulları Tarihi, 1986