MEVLANA’NIN DİLİYLE KUR’AN’I ANLAMA YOLU
Mahmut TOPTAŞ
Kur’an’ı yine Hakim ve Habir olan Allah açıklar. (Hud süresi ayet 1) Aklımızın, ilmimizin, fikrimizin erişemediği yerlerde “Benim aklıma sığmıyor, öyle ise doğru değildir” diyerek inkâr kolaylığına giderek zorlaştırmak yerine aklını, ilmini ve fikrini geliştirme tarafına gitse ve Kur’an’ın: “Eğer bilmiyorsanız zikir (Ku’an) ehline sorunuz.” (Nahl süresi ayet 43, Enbiya 7) ayetine göre hareket etse daha iyi olurdu. Mevlâna bakınız ne diyor:
Kur’an’ın manasını, yine Kur’an’dan sor. Veya Kur’an’a aşık olandan sor.
Ki O, Kur’an’a candan Kurban olmuş, ruhu Kur’an’ın kendisi kesilmiştir.
Gülde yağ tamamen mahvolsa, ister onu gül, ister yağ diye kokla. (Nahifi tercemesi, Amil Çelebioğlu sadeleştirmesi, Sönmez yayınlar5/3137-3139)
Saman ve arpayla beslenen kurban olur. Hak nuruyla beslenense Kur’an olur. (5/2487)
Yarı tarafın misk, yarı tarafın pisliktir. Pisliği azalt da miski artır. (5/2488)
Beden mi’desi seni samanlıktan yana çeker, gönül mi’desi ise güzel koku (Kur’an ) dan yana çeker (Nahifi tercemesi, Amil Çelebioğlu sadeleştirmesi, Sönmez yayınları 5/2485)
Sarımsak yiyenin ağzı koktuğu gibi, uyuşturucu, kullananın tenini ve huyunu kötü yönde etkilediği gibi okuduklarımız bizi daha çok etkiler. Çünkü yediklerimiz vücudumuz tarafından dışarı atılıncaya kadar bizi etkiler. Okuduklarımız ölünceye kadar etkilediği gibi öldükten sonraki ahiret hayatımızı da etkiler.
Mi’den, reyhan ve güllerle ülfet etsinde peygamberlerin hikmet ve gıdası feth olsun. (Nahifi tercemesi, Amil Çelebioğlu sadeleştirmesi, Sönmez yayınlar 5/2484)
Ey oğul, âlemi ağzına kadar ilim ve güzellik dolu bir testi bil.
Bu ilim ve güzellik, cana ve tene sıkışmamış olan Allah’ın, güzellik deryasından bir damladır. (1/2963-64)
Ma’na kapısını çal ki, açsınlar. Fikir kanadını aç ki seni doğan kuşu yapsınlar. (1/2973)
Hakkın sözü eğri görününse de o doğrudur. (1/2989)
Eğrilik bizde. Şaşı gözlü teki çift görüyorsa kabahat gözdedir, görülende değil.
Hakkın sözünün tefsiri yine hakkın sözüyledir. ( Kur’an, Kur’an’la tefsir edilir.) Zan sahibinin görüşünün peşine düşme. (6/2315)
Vahiyden (Kur’an ve sünnetten ) olmayan söz, heva ve hevesten ibarettir. Toza toprağa benzer, havada yok olur gider. (6/4702)
Eğer bu söz hoşuna gitmediyse, doğru bulmadıysan “ve-n-Necmi” suresinin başlarından oku da vaziyeti anla ( 6/4703)
Necm süresi nin üçüncü ve dördüncü ayetlerinde : “O (peygamber) hevadan konuşmaz. O, kendisine vahyolunan vahiyden başka bir şey değildir.” buyurmuş. Mevlâna da bu ayeti şöyle ifade ediyor:
Hazreti Muhammedin konuşması heva ve hevesden değildi . Hakkın hikmet vahyini içeriyordu (6/4704)
Ey Ahmet (S.A.V) Madem sende vahy esas oldu, bu araştırma ve kıyası, cisim ehline (materyalistlere ) bırak. (6/4705)
Kur’an ve sahih sünnetin olduğu yerde onlara karşı olan, çelişen fikirler, ballı kaymağın, kuzu etinin olduğu sofraya domuz eti koymak gibi bir şey. Bu helal ve temiz yiyeceklerin olmadığı yerde zaruret nedeniyle domuz etinin yenmesine Şeriat izin verir. Ka’benin içinde kıble aranmadığı gibi, Kur’an ve sahih sünnetin olduğu yerde bunlara zıt fikirlere iltifat edilmez.
“Haram zaruret halinde helal olur” Vuslat Kâbe’sindeyken kıble aranmaz.(6/4707)
İnsanı, Rabbinden alıkoyan her türlü düşünce hevadır. Heva, hava gibidir. uyum sağlayamayanları berhava eder. Havayı ve hevayı yaratan Allaha iman edenleri de başı üstünde taşır.
Rüzgar, “Ad kavmi” gibi berhava eder. Süleyman (S.A.V) değildir ki tahtını havalandırsın(Nahifi tercemesi, Amil Çelebioğlu sadeleştirmesi, Sönmez yayınlar 6/4708)