DİNİMİN DÜŞMANI CAMİ YAPSA İÇİNDE NAMAZ KILMAYIZ
Mahmut TOPTAŞ
Şeytanla İsa aleyhisselama nisbet edilerek anlatılan bir konuşma vardır.
Ama ben öyle anlatmayacağım.
Çünkü sevgili peygamberimiz, kendisinin söylemediği bir sözü peygamber sözü olarak anlatan yalancıların cehennemde yanacaklarını haber veren meşhur bir hadis vardır.
Kur’an-i Kerimde olmayan bir şeyi “Kuran böyle diyor” diye nakletmek, hadis kitaplarında olmayanı Hadis diye anlatmak, nasıl yanlışsa geçmiş peygamberler için de aynı yanlışı yapmamak lazım.
Ben o olayı şeytanla salih bir zat arasında geçmiş diye anlatayım:
Şeytan bir gün salih bir zata, “Bu güne kadar bir defacığına da olsa sözümü tutmadın” demiş.
Salih zat da, “Bir defa olsun doğru bir istekte bulunmadın ki” demiş.
Şeytan, “Peki haydi “La İlahe İllallah, Muhammedün Rasülüllah” de bakayım” deyince,
Salih zat, “Şu anda bu dünyanın en doğru sözünü sen istediğin için söylemeyeceğim. Senin bu isteğinde benim aklımın ermediği bir hile var” demiş.
Hani Beydaba’nın, Feridüddini Attar’ın, La Fontaine’nin ve diğer hikayecilerin bir gerçeği anlatmada kolaylık osun diye hikayeleştirmeleri vardır ya işte siz de bu olayı Ayet, Hadis olarak almayın.
Hikaye yaşanmış mı yaşanmamış mı diye düşünmeyin ama dinime düşman olan bir adam, kurum veya devlet, cami yapıverse Kur’an’ın ifadesiyle o “Mescid-i Dırar” dır.
İçinde namaz kılmayınız.
Medine’deki münafıklar, Hayber Yahudileri ile Bizans Hısitiyanlarının ajanlık merkezi olarak bir mescid açarlar ve imam olarak da ashabın en güzel Kur’an okuyanlarından Mecma’ b. Cariye’yi imam olarak görevlendirirler.
Sevgili peygamberimiz, Tebuk seferine hazırlandığı günlerde Mescide gelip bir namaz kılarak mescidi şereflendirmesini isterler.
Tebuk seferi dönüşünde kıldırabileceğini söyler.
Tebuk seferinden dönerken Tevbe süresinin:
وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مَسْجِدًا ضِرَارًا وَكُفْرًا وَتَفْرِيقًا بَيْنَ الْمُؤْمِنِينَ وَإِرْصَادًا لِمَنْ حَارَبَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ مِنْ قَبْلُ وَلَيَحْلِفُنَّ إِنْ أَرَدْنَا إِلَّا الْحُسْنَى وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ (107)
107- Zarar vermek, inkârı yaymak, mü'minler arasında tefrika çıkar¬mak, daha önce Allah ve Rasülüne harp açanın (yolunu) beklemek üzere mescit edinenler var. Onlar :"Bizim iyilikten başka bir isteği-miz yoktu" diye yemin ederler. Allah şahittir ki on¬lar yalancıdırlar.
لَا تَقُمْ فِيهِ أَبَدًا لَمَسْجِدٌ أُسِّسَ عَلَى التَّقْوَى مِنْ أَوَّلِ يَوْمٍ أَحَقُّ أَنْ تَقُومَ فِيهِ فِيهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ أَنْ يَتَطَهَّرُوا وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّرِينَ (108)
108- Hiç bir zaman onun (zararlı mescidin) içinde (namaza) durma. İlk günde temeli takva üzerine ku¬rulan (Kuba) mescid içinde (na¬maza) dur¬man el¬bette daha layıktır. Orada öyle erkek¬ler vardır ki onlar temizlenmeyi severler. Allah da temiz-lenenleri sever.
أَفَمَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَى تَقْوَى مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ أَمْ مَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَى شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَانْهَارَ بِهِ فِي نَارِ جَهَنَّمَ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ (109)
109- Binasını Allah korkusu ve Allah rızası üze¬rine kuran mı hayırlı, yoksa bi-nasını, yıkılmak üzere olan bir uçurumun kenarın kurup, onunla ce¬henneme yıkılan mı daha hayırlı? Allah zalim kavme hida¬yet vermez.
لَا يَزَالُ بُنْيَانُهُمُ الَّذِي بَنَوْا رِيبَةً فِي قُلُوبِهِمْ إِلَّا أَنْ تَقَطَّعَ قُلُوبُهُمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ (110)
110- Yaptıkları bina (mescid) kalpleri parçalanın¬caya kadar, kalple¬rinde bir şüphe olarak kalacaktır. Allah bilendir, hükmeden-dir.”
Ayetleri nazil olur ve sevgili peygamberimizin emriyle “Zararlı Mescid” yıkılır ama imamının onlardan olmaması ve değerli biri olması nedeniyle başka yerlerde değerlendirilir.
Amerika, Rusya, Çin, Avrupa Birliği ülkeleri hepsi bir olsalar veya her biri ayrı ayrı “Kabe’nin duvarlarını altından, örtüsünü ipekten yapalım, Altın suyuyla Kur’an-i Kerim basalım…” diye teklifte bulunsalar, onlara teklifimiz “Önce insanın insana tapınmasını engellemek, dünyada yaşayan her insanın yalnız Rabbine kulluk etmesini sağlamak için gel, gönülden iman ederek dilinle “Kelime-i Şehadet” getir yeter” diyelim.
“Ama hocam onların servetiyle çok şeyler yapılır…” denebilir.
Biz, insanların sömürerek kazandıkları servetlerine talip değiliz.
Canlarının cehenneme gitmemesi için cehennem yolunu kapatmaya çalışan, cennete giden yola yönlendirmeye uğraşan Müslümanlarız.
Kişinin gönlü kazanıldıktan sonra Hazreti Ebubekir gibi kendi de, serveti de İslam’ın olur.